İspanya Barselona

İspanya Barselona

İspanya Barselona/Barcelona; evet yeni gezimizin durağı, İspanya’nın Katalonya bölgesinin bu güzel şehri. Barselona’da; nereye gidelim, nereyi gezelim, nereyi görelim, hepsi bu yazı dizimizde.

Özellikle: paskalya tatili arifesinde, ülkemizdeki seyahat severlerin büyük bölümü, dini vecibelerini yerine getirmek üzere İspanya’dan geleceklerin uçakları ile, çok uygun ekonomik şartlarda; bu ülkeye ve özellikle Barselona şehrine gitme fırsatı yakalanıyor.

Evet: Barselona; İspanya’da, MadriD’Den sonra, ikinci önemli şehir.

Özerk; Katalonya bölgesinin başkenti. Katalonyanın simgesi var mı? Evet, Madrid’in simgesi boğa olduğu gibi, Katalonya’nın da simgesi var: eşek. Evet.

1980’lerin sonundan bu yana; şehir, büyük değişim göstermiş. Havaalanı, demiryolu ve metro sistemi yenilenmiş. 1992 yılında ise; Olimpiyat oyunları düzenlenmiş ve şehir baştan başa güzelleştirilmiş.

Avrupa’nın en hareketli yerlerinden biri. Dinamik, yoğun nüfuslu ve modern bir metropol. Yani; buradaki yaşamda, yalnızca tarih düşünmeyin. Çok hareketli ve her aradığınızı bulabileceğiniz bir şehir.

Tarih, alışveriş, deniz, güneş, sanat hepsi birada. Madrid şehrine göre, daha küçük. Nüfus daha az. Bunlar, yani Katalanlar,  daha Akdenizli, sıcak kanlılar, hareketliler, eğlenmeyi seviyorlar, müziğe-dansı seviyorlar.

Şehirde: 1.6 milyon insan yaşıyor. Turizm potansiyeli çok yüksek. Yürüyerek dolaşmak için ideal bir yer. Sadece Montjuac tepesine yürüyerek çıkamazsınız.

Bunun dışında: bu şehirde uzun yürüyüşler yapabilir ve yorulduğunuzda, şehrin birçok yerinde bulunan ahşap banklarda, dinlenebilirsiniz.

Denizle ve üç yandan tepelerle çevrili şehir, kolay bir yer.

Hafif bir eğimle, sahile uzanabiliyorsunuz. Şehirdeki yüksek binaların sayısı çok az. Ağaçlıklı ve geniş caddeler, kafelerle dolu meydanlara açılıyor.

Her türlü konforu sağlamış olmalarına rağmen, bazı mecburi ihtiyaçlar unutulmuş gibi.

Örneğin; şehir suyunu asla içmeyi denemeyin, tadı berbat. Ayrıca: pek fazla genel tuvalet yok. Genel tuvaletler, sahilde, hemen plajın gerisinde; sert plastikten yapılmış, telefon kulübesi gibi bir düzene yerleştirilmişler.

Kullanımları ücretsiz, hani genel tuvalet deniliyor, ama inanın öyle aşırı kirli değiller, nasıl temiz tutuluyor, nasıl temizleniyor inanılır gibi değil.

Evet, genel tuvalet az, özellikle şehir merkezinde, restoran, kafe ve barların tuvaletlerini kullanmak zorunda kalıyorsunuz.

Tabii, tuvaletini kullandığınız yerde, biraz oturmak ve bir şeyler ısmarlamak şart. Ama, size bir ipucu: dünyaca meşhur, Amerikalı fast-food zincirlerinin restoranlarının tuvaletlerini rahatlıkla kullanabilir, masalarında kısa molalar verebilirsiniz.

Kimse, gelip tepenize dikilip, menü uzatmıyor, tuvaletlerin kapılarında ise, bazılarında olduğu gibi, kilit veya şifreli anahtar sistemi yok.

İspanya Barselona: tipik bir Akdeniz kenti. Aslında; İstanbul ile aynı enlemde. Havası, suyu, iklimi; tıpkı İstanbul gibi. Ama, en büyük fark: bu kentin, Akdeniz’de kıyısı bulunması. Aslında; İstanbul’da deniz kıyısı kenti.

Ama; Barselonalılar, Akdeniz’i o kadar yaşamlarına sokmuşlar ki, inanamazsınız.

İstanbul’a da çok inanıyorlar. Örneğin: burada “balığı, en iyi Barselonalılar ve İstanbullular yer “şeklinde bir deyiş var.

ULAŞIM:

İstanbul-İspanya Barselona arası havayolu ulaşımı, yaklaşık 3 saat, 20 dakika sürüyor. Yani: İstanbul-Madrid arasındaki uçuş süresinden, 1 saat daha kısa uçuş yapılıyor. İspanya seyahatinizin dönüşünü, Barselona üzerinden yapacaksanız, 1 saat daha az uçmanız gerekecek.

Elbette, bu sürenin hepsi havada geçmiyor, ama bilmelisiniz ki, uçağa bindiğiniz andan itibaren, yaklaşık 3 saat 20 dakika sonra, Barselona havaalanına iniyorsunuz. Uçak yolculuğunuz sırasında, yolculara bir form dağıtılıyor.

İnce-uzun ve iki parçalı olan bu formu doldurmanız gerekiyor Formdaki doldurulması gereken sorular: adınız, soyadınız, pasaport numaranız, Barselona şehrinde kalacağınız otel adı, uçuş numaranız, uçuş tarihiniz gibi hususları kapsıyor.

Unutmayın ki, bu formu Barselona havaalanına indiğinizde, pasaport kontrolünde, yani ülkeye giriş yaparken, görevliye teslim etmek zorundasınız, görevli formun ikinci suretini size geri veriyor.

Bu ikinci sureti, ülkeyi terk ederken, geri vermek zorundasınız, kaybetmeyin.

Evet, bu formu tekrar hatırlatıyorum, uçakta doldurun, havaalanına indiğinizde pasaport, bavul, bagajlar derken, bu formla uğraşmayın.

İspanya Barselona da havaalanı; “El Prat de Llobregat”, şehre 12 km. uzaklıkta. Uçuşlar, üç farklı terminalden yapılıyor. Özellikle; dönüşünüzde, uçağınızın hangi terminalden kalkacağını, mutlaka iyi kontrol edin ve ona göre hareket edin.

Havaalanından, kendi imkanlarınız ile, şehre ulaşmanız gerekirse, tren kullanabilirsiniz. Tren, 20 dakikada şehre ulaşıyor, 3 Euro. Ayrıca; otobüste var. Terminalin dışında bekleyen taksiler ise, şehre, yaklaşık 20 Euro ya gidiyorlar. Binmeden önce, pazarlık yapın.

TARİHİ SÜREÇ:

Romalılar, 2000 yıl önce, İber yarımadasını fetih etmek için yola çıkarlar. Akdeniz kıyısında bir yerleşim kurarlar. Buranın çevresini; surlarla çevirip, “Barcino” adını verirler.

MÖ.197 yılında, Kartaca’lıları yenerek, 600 yıl boyunca, tüm İspanya’ya hakim olurlar ve bölgeye; hukuk sistemlerini, dil ve kültürlerini yerleştirirler.
476 yılında; Vizigotlar tarafından bölge işgal edilir ve Barcino şehri, Vizigotlar tarafından başkent yapılır.

713 yılındaki, Magribi işgaliyle, Katalonya, kısa bir süre, Kuzey Afrika’dan gelen, bu halk tarafından yönetilmeye başlanır.

801 yılında; Franklar tarafından yenilgiye uğratılan Magribi’ler, güneye çekilirler ve bir daha Katalonya’ya dönmezler. Bu dönemde; Pelos adındaki bir derebeyi, Barselona kontu olur ve 878 yılında: yaklaşık 500 yıl sürecek, bir hanedanlık kurar.

Bu hanedanlık, Katalon ulusunun temelini teşkil eder. Bunlar: bayrak olarak; altın renkli zemin üzerine, dört yatay kırmızı çizgiden oluşan bayrağı kullanırlar.

Çünkü; Frank kralı, bu çizgileri, kendisi adına savaşırken yaralanan Guifren’in kanına sürdüğü parmaklarıyla, onun kalkanının önüne çizmiş. Bu arada; farklılığı bayraklarda da yaşıyorlar, çünkü İspanyol bayrağının üzerinde, yanlızca iki kırmızı bölüm var.

Evet, İspanya kralı V.Louis; devam eden;Magribi akınlarına karşı yardım göndermeyi kabul etmez.

Bunun üzerine, İspanya Barselona kontları, 988 yılında, bağımsızlıklarını ilan ederler. Bu tarih; Katalon ulus devletinin, doğuşu olarak kabul edilir.

Katalon toprakları; askeri başarılar ve evlilikler yolu ile, kısa zamanda genişler.

Şehir’de; 13 ncü yüzyıl sonundan, 15 nci yüzyıl başına kadar; büyük imar çalışmaları görülür. Katedral, gotik saraylar ve anıtların çoğu, bu dönemde inşa edilir. Aynı zamanda, bilim ve sanatta filizlenmeye başlar.

Bunların en büyük destekcileriyse, aralarında Yahudilerinde bulunduğu, bankerler ve tüccarlardır.

HALK VE YAŞAM :

İspanya’da: 17 özerk yönetim var. Bunların başlıcaları: Bask, Katalonya ve Galisya. En milliyetçileri ise, Katalunya özerk yönetimi. İspanyol devleti ile arasından olan özerklik statüsünde değişiklikler yaptı ve hakları arttırıldı.

Yani; aynen bir devlete, bir millete verilen haklar gibi. Örneğin: Katalonya millet olarak tanınacak, daha fazla vergi geliri elde edecek, ekonomik kaynakların kullanılması konusunda, daha fazla yetki sahibi olacak gibi.

Bunları niye yazıyorum? Çünkü: tüm bunlara rağmen, yani siyasi otorite karışıklıklarına rağmen, Barselona’daki yaşamda, bunları hissetmiyorsunuz. Turizme gereken önemi ve değeri veriyorlar. Tam bir turizm cenneti. Evet devam ediyoruz.

Ülke nüfusunun; yüzde 15’i katalon.

Bunların: 1.6 milyonu ise, İspanya Barselona’da yaşıyor. Şaşırtıcı derecede: muhafazakar ve yaratıcılar. Barselona’nın yalnızca bir şehir değil, ülke olduğuna inanıyorlar. Kentte; “Katalonya, İspanya değildir” yazılı tişörtlere rastlamanız mümkün.

Özellikle: Diktatör Franco döneminde, kendi dillerini konuşmaları yasaklanmış, o kadar milliyetçi olmuşlar ki, asla “biz ispanyol’uz” demiyorlar.

Tabii,ben bunları söyleyince, mutlaka ” peki bu ayrılıkçı yani İspanyalı ve İspanyol olduğunu kabul etmeyen halkın yaşadığı bir şehirde; terör eylemi olmuyor mu?” diye düşünmüşsünüzdür.

Hayır. Olmuyor, çünkü, burası özerk bir bölge. Yani; içişlerinde kendi kendini yöneten bir yer. Zaten: şehirde gezerken, sık polis görüyorsunuz. Özellikle: akşam ve gece saatlerinde, bu polis sayısında belirgin bir artış var.

Yani, ben kaldığım sürece, herhangi bir güvenlik sıkıntısı hissetmedim. Tek sıkıntı, sıkça yaşanan hırsızlık. Bunun için de, siz tedbir almak zorundasınız. Yani, akşam saatlerinde, şehrin dar ve karanlık sokaklarına ve parklara girmemeli, yalnız başınıza dolaşmamalısınız.

Şöyle bir örnek verebilirim.

Katalonya bölgesinde ve doğal olarak İspanya Barselona da, Katalonca dili konuşuluyor. Bunun sonucunda; yeni yetişen nesil, İspanyolca değil Katalonca öğreniyor. İspanya merkezi hükümeti; karar alıyor ve Katalonyada, ilköğretimde, haftada en az 3 saat İspanyolca dil dersi verilmesini istiyor, hayır, Katalonya hükümeti bunu kabul etmiyor.

Artık, gerisini siz düşünün. Ama; bu zıtlık, hiçbir zaman terör olaylarını tetiklemiyor, bölge gayet sakin. Terör; özellikle Bask bölgesinde, yani daha kuzeydeki bölgelerde; terör örgütü ETA tarafından yürütülüyor.

Ancak, bu örgütünde, günümüzdeki  terör eylemleri, her ne kadar terör dense de, insan ölümleri veya yaralanmaları üzerine kurulu değil. Bunlar, söylenenlere göre, bir yere bomba koyduklarında, bomba patlamadan önce: emniyet birimlerine telefon ederek, bombanın yerini ve patlayacağı saati bildirerek, oranın boşaltılmasını ve dolayısı ile, insan canına zarar gelmesini önlüyorlarmış.

Eylemlerde, bu şekilde hareket etmelerinin amacı: insan canına zarar vererek, insanların antipatisini kazanmak değil, sadece örgüt olarak varlıklarını ortaya koymakmış.

Katalonca dili konusu, aslında turistleri etkilemiyor değil.

İspanya Barselona da her ortamda; Katalonca konuşulduğunu duyacaksınız. Hoş, İspanyolca bileniniz belki az; ama istiyorsunuz ki, İngilizce konuşulsun. Unutmayın, özellikle restoranlarda, İngilizce menü getirmelerini isteyin, getiriyorlar.

Yoksa, kendilerinden başkasının Katalonca bilmesinin mümkün olmadığı kesin. Birçoğu da İngilizce bilmiyor. Onlar belki bir anlamda haklılar, bugün dünya üzerinde 27 ülke İspanyolca konuşuyor.

Bu arada, Katalanlar, yalnızca Katalanca konuşur dedim ama birçoğu İspanyolca da biliyor, yalnız konuşmak istemiyorlar, sadece karşısındaki İspanyolca konuşursa o zaman İspanyolca konuşmayı tercih ediyorlar.

Barselona halkı: özellikle, kentin mimarisi ve tasarımı ile övünür.

İspanya Barselona, kentte; muhteşem mimari tasarımlar göreceksiniz. Özellikle; kentteki eserlerin birçoğunun mimarı; Antoni Gaudi. Gaudi’nin eserlerinin etkileyiciliği, hala sürmekte.

Hatta: Gaudi’nin tarzı, günümüz mimarisinde de, “Gaudi tarzı” olarak kullanılmaktadır. Temel yaklaşımı:  doğadaki her türlü nesnenin kullanılması, dik ve keskin olmayan, yuvarlak hatlar.

Barselona’da hayat sabahın geç saatlerinde başlıyor. Öğlen; saat 14.00 olunca, hayat birden yavaşlıyor, hatta birçok insan için duruyor.

Dükkanlar; öğlen saat 13.30 ile 16.00 arasında kapanıyor, insanlar, sokaklardan çekiliyor. Bu arada, şehirdeki alışveriş isteyenler: yalnızca çok katlı-büyük alışveriş merkezlerinin açık olduğunu görebilirler.

Evet, siesta saatlerinde; evlerine gitmeyenler, lokantaları dolduruyor.

Mütevazi, ama; 14.30-15.00 saatleri arasında, mutlaka çok uzun öğle yemekleri yeniliyor. Eve gidenler ise, yemek ile dinlenmeyi birleştiriyorlar. Katalanlar, buna “siesta” diyorlar. Turist olarak, bu durum elbette sizleri etkiliyor.

Çünkü; dükkanlar kapanıyor. Evet, kapalı dükkanlar, saat 17.00 de açılıyor ve gece saat 20.00 kadar açık kalıyor. Saat 20.00 de, dükkanlar kapatılıyor ve tüm şehir halkı sokaklara dökülüyor. Saat 21.00 de ise, akşam yemeği başlıyor.

Şehir geceleri de hareketli. Yerli halk; akşam iş çıkışı, geceye: tapas yiyerek ve birkaç kadeh içki içerek başlıyor.

Asıl akşam yemeğini ise; yaygın olarak, saat 22.00 gibi yiyorlar. Bu saatler dışında restoranlara giderseniz, kesinlikle yalnız başınıza veya birkaç turist ile birlikte yemek yersiniz.

Çünkü: restoranlar boştur. Pek çok restoranda; öğle yemeğinde, sabit fiyatlı günlük yemek menüleri var.

Bu menü içinde; üç çeşit yemek, ekmek ve su dahil. Bu çeşit menünün fiyatı da çok uygun, zaten pek çok Barselonalı, bu menüyü tercih etmekte imiş.

Bu konuya yemek başlığı altında daha ayrıntılı değineceğim.

Evet; Canlı müzik yapılan yerler ve diskolar, saat: 02.00 den sonra hareketleniyor.

Özellikle: Flemenko gösterilerinin yapıldığı yerler, turistlerin ilgisini çekiyor. Ancak: Flemenko gösterisi izlemek isteyenler için önerim: tur organizasyonu ile 50 Euro vermekten se, La Rambra caddesindeki Flemenko gösterileri yapılan yerlere gitmeleri ve pazarlık yaparak: 25-35 Euro arasında, muhteşem bir ortama, güzel Flemenko gösterileri izleyebilecekleridir.

Evet, bu şehirde, genel olarak, dükkanlar; pazar günleri kapalı.

Küçük dükkanların geneli ise, cumartesi öğleden sonra kapanıyor. Pazar günleri, çok katlı alışveriş merkezleri de kapalı.

Pazar günleri, yalnızca şehir merkezinde ve özellikle La Rambra caddesindeki hediyelik eşya dükkanlarını açık bulabilirsiniz.

Bunlar  da, genellikle “Hintliler” tarafından işletiliyor ve pazarlık yapmadan sakın alışveriş yapmayın.

Barselona denince, akla mutlaka futbol da geliyor. Öyle ki, Barselona futbol takımının formasını kutsal kabul edip, reklam almıyorlarmış. Formalarında: UNİCES yazısı bulunuyor. Nou Camp Stadyumu, taraftarlar için tam bir mabet imiş.

100 bin seyirci kapasiteli. Söylenenlere göre: General Franco’nun baskıcı rejimi sırasında: diğer yerlerde olduğu gibi, burada da bayrak ve yerel dil kullanımı yasaklanır, okullar kapatılır.

Bunun üzerine: Barselona Futbol Takımı tarafından kullanılan, takım bayrağı; ulusal bayrak olarak kabullenilir ve tüm Katalanlar, Barselona futbol takımının ayakta kalabilmesi, başarılı olabilmesi ve bayraklarının dalgalanması için, tüm var güçleriyle çaba sarf ederler, maddi olarak kulübü  desteklerler ve tüm maçlar, tam bir festival havası içinde geçer.

Madrid ve Barselona Futbol Takımları arasındaki bu çekişmenin günümüzde de sürdürdüğünü görebiliyorsunuz.

YEME-İÇME KÜLTÜRÜ:

Evet, İspanya Barselona ya gelince, buraya has, buraya özgü ne yenir, ne içilir. Önce, genel bir kural olarak: şunu söylemeliyim.

Barselona şehrinde: restoran ve kafeteryalarda, mekanın içinde oturursanız ayrı, mekanın dışında yani bahçesinde oturursanız ayrı, yani biraz daha yüksek hesap ödemek zorundasınız.

Böyle bir uygulama var. Diğer bir genel kural ise: oturduğunuzda, mutlaka “İngilizce” menü isteyin. Hatta: birçok yerde, yemek resimleri ve fiyatları bulunan, menüler-afişler var.

Bunları da inceleyebilirsiniz ki, bence inceleyin. Özellikle: tapaslar o kadar çok çeşitli ki, mutlaka görerek sipariş vermek durumundasınız.

Özellikle, akşam yemeğinde; en çok yenen şey.

“Tapas” adını verdikleri bir yiyecek türü. Porsiyonları küçük, genellikle tadımlık. Barselona’da ne yenir sorusunun en güzel yanıtı, burada karşımıza çıkıyor.

Evet, tapasın mutlaka tadına bakın. Yöresel bir yiyecek türü.

Aslında; çoğu kez,  tabakta servis yapılırken, bazı yerlerde küçük ekmek dilimleri üzerine sürülerek servis yapılıyor. Bizim mezelere benziyor.

Küçük sandviç, bunlar. Fiyatları da çok uygun. Yaklaşık; 3 Euor civarında. Mutlaka tadın. Yemekle birlikte ise; tercih ederseniz, yörenin meşhur şaraplarını (Özellikle; Sagrilla önerebilirim) tadabilirsiniz.

Birkaç çeşit: “Tapas” markalı şarapları var. Bira severler ise, yine buraya özgü bir tür Katalan birası (üzerinde, kırmızı zemin üzerinde sarı yıldız olan bir kutusu-şişesi var) var.

Tapasların ve içkilerin fiyatları makul, pek pahalı değil. Evet; akşam yemeği, bu şekilde, gece yarılarına kadar uzuyor.

Genelde, Katalan mutfağı, bol zeytinyağlı yemeklerden oluşuyor.

Birçok yerde ve özellikle liman bölgesinde, balık restoranları var. Ancak; deniz manzaralı bir restoranda yemek isterseniz, fiyatlar yüksek, dikkat.

Limanın karşısındaki ara sokaklardaki küçük ve sevimli balık restoranlarını tercih edin.

Buraya özgü bir başka yemek: Paella. Tavuk, pirinç, safran, kalamar, midye gibi birçok deniz ürününün çeşitli karışımlarından elde edilen bir yemek cinsi.

Bu şehri ziyaretinizde, mutlaka ve mutlaka paella yemenizi öneriyorum. Muhteşem bir lezzet. Ama, bu lezzeti, bizzat kendi tattığım ve iki gün üst üste gittiğim bir restoranda tatmanızı öneririm. Mqus De L Argentera, 13 adresinde bulunan “TASCA I VINS” isimli bu restoranda, gerek uygun fiyatlar ve gerekse gerçek yerel lezzetleri tadabilirsiniz.

Ama, burada öncelikle, Barselona mutfak kültürünün başta gelen yemeklerinden biri olan “Paella” yemenizi öneriyorum.

Paella: gerek deniz ürünleri ve gerekse tavuk etli olarak veya karışık olarak hazırlanarak, arzunuza göre, size sunuluyor. Ben, deniz ürünleri olanını tercih ettim, çünkü burası malum deniz kıyısı ülkesi.

İçinde: midye, kalamar ve ıstakoz gibi deniz ürünleri bulunan, safran ile hazırlanmış bu pirinç pilavı, gerçekten muhteşem bir lezzet.

Yemeği ısmarladığınızda, yemek öncesi müessese, konuklarına “martini” ikram ediyor.

Yemeğin masanıza sunulması ise, yaklaşık 30-40 dakika alıyor. Bu arada, ekmek isterseniz, büyük ekmek dilimleri getiriyorlar, yanında gelen salçalı-sarımsaklı-zeytin yağlı sosu, ekmeğin üzerine sürerek yiyebiliyorsunuz.

Sonuçta bu muhteşem lezzetin fiyatı: 8.50 Euro. Yanında, bir kutu kola isterseniz, bunun içinde 1.39 Euro ödeminiz gerekiyor.

Hepsi bu, fiyatları bilmelisiniz ki, farklı fiyatlarla karşılaştığınızda, yorumlayın.

Ayrıca: patatesli omlet de deneyin.

Güzel yapılıyor, değişik bir lezzet. Özellikle: patatesli omleti, sabah kahvaltısında alıyorlar ve bence lezzeti güzel, yani bizim damak tadımıza uygun, deneyebilirsiniz.

Zaten otellerdeki kahvaltılarda da, açık büfede bunu bulmak mümkün. Barselonalıların kahvaltı kültürü yok.

Onlar için, kahvaltı yalnızca kahve ile geçiştirilen bir olay. Ama, otellerde, turistler için açık büfe kahvaltı sunuluyor.

Bu açık büfe kahvaltıda: beyaz peynir, kaşar peyniri, haşlanmış katı yumurta, meyveli yoğurt, çeşitli meyveler, meyve salatası, domates, kek çeşitleri, bildiğiniz normal ekmek, baget ekmeği bulunuyor. Yani, otellerin kahvaltıları bizim damak tadımıza nispeten uygun, doyurucu.

Bunların yanında: meyve suyu, kahve, çay, süt bulunuyor. Elbette, domuz ürünleri bulunan bol miktarda salam da var, ama; bunları sorarak ayırt etmeniz mümkün.

ALIŞVERİŞ:

İspanya Barselona da ki alışveriş yerlerini, bölgeleri, semt ve caddeleri anlatırken belirteceğim. Alışverişin bolca yapılabileceği bir yer.

Geçerli para birimi: Euro. Sanırım; hesaplamaları yani çevrimleri yaparken, pek sıkıntı ile karşılaşmayacaksınız. Ama özellikle unutmayın ki, yüksek değerli alışverişlerinizde, satıcıdan mutlaka gümrük belgesi alın.

Bu belgeyi, fatura/fiş ile birlikte, havaalanında, ülkeyi terk ederken, gümrük bürosuna verdiğinizde, ödediğiniz vergi, nakit olarak iade ediliyor.

Yalnız burada hassas bir durum var. Her türlü alışveriş fişini saklayıp, böyle bir olayın olmasını isteyemiyorsunuz. Vergi iadesi alabilmeniz için, aynı gün içinde, aynı yerden, aynı fiş içinde, en az 90 Euro’luk alışveriş yapmanız gerekiyor.

Yani, 90 Euro  ve üzerindeki tutarlı fiş-faturalarınıza pasaport numarasınız yazdırın, bunları ülkeden ayrılırken, havaalanında, gümrük görevlisine onaylatıyorsunuz ( bu sırada, gümrük görevlisi, büyük ihtimalle, faturada  yazılı malı görmek istiyor, bu yüzden bavulunuza koymayın, yanınızda bulundurun), onaydan sonra yine havaalanında bulunan bir merkezden, bu malın satın alırken ödediğiniz % 16’lık bedeli, geri alabiliyorsunuz.

Yalnız, bu işlemler, havaalanında zaman alıyor, yani uçak kalkış saatinden önce, havaalanında bu işlemler için zaman ayırmanız gerektiğini unutmayın.

Barselona’da; birçok alışveriş ve hediyelik eşya cinsi bulacaksınız. Özellikle; çok değişik cins ve çeşitteki yelpazeleri, hediyelik olarak alabilirsiniz.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI:

Daha öncede söylediğim gibi, bu şehri gezmenin en iyi yolu: yürümek. Ama; bir kısım yerlere ve özellikle, Mantjuic Tepesine yürümeniz elbette mümkün değil. Ama, mümkün olduğunca yürüyün. Otelinizin resepsiyonundan veya bir turizm bürosundan, mutlaka bir şehir haritası edinin ve öncelikle kaldığınız yeri işaretleyin, sonra ise, sizlere belirttiğim yerler içinden ilginizi çeken, gezmeyi düşündüğünüz yerleri işaretleyerek, kendinize güzel bir gezi planı yapabilirsiniz. Bu arada, metro istasyonlarında bilet gişelerinden bir de metro hat haritası edinin.

İnanın, metronun kullanımı basit ve çoğu yere ulaşmak için, metro yeterli oluyor. Önemli olan: siz bir metro haritası edinin ve bunun üzerinde, hatların renkleri, nereye gittikleri, istasyonlar konusunda, en fazla 15 dakika çalışmanız, haritayı öğrenmeniz ve etkin kullanmanız için yeterli oluyor.

Bu arada unutmayın ki, renkli hatlar arasında, bazı yerlere giderken aktarma yapmanız gerekiyor, aktarmalar da sorun değil, çünkü istasyonlardaki koridorların yanlarında, oradan geçen hattın renkleriyle boyanmış şeritler var.

Örneğin: mavi hatlı metroya gitmek isterseniz, yapmanız gereken şey: mavi boyalı şerit bulunan koridoru takip etmek, buradaki tek sorun ise: mavi hattın, hangi istikametine gideceksiniz?

Malum: her hattın, iki tane son istasyonu var, yani gitmek istediğiniz istasyon, hattın hangi ucuna giden yolda?  Bunu iyi bellemeniz gerekiyor. Bellemenin  tek yolu da, metro hat haritasını iyi kontrol etmek.

Evet; şehirde, çok sayıda bisiklet ve motosiklet var.

Yerel halk, bisiklet ve motosiklet kullanmayı seviyor. Bazı yerlerde, bunlardan kiralayabiliyorsunuz, özellikle: kiralık bisiklet çok yaygın.

Taksiler: sarı-siyah renkli. Fiyatları, pek pahalı sayılmaz. Rahatlıkla taksi bulabiliyorsunuz. Gün içinde, trafiğin yoğun olduğu saatlerde, taksi tercih ederseniz, perişan olmanız içten bile değil. Zamanınızı harcarsınız.

Daha önce söylediğim gibi; özellikle taksi şöförlerine otel adresi anlatmanız zor olacağından (Katalanca dili), otelinizden mutlaka, birkaç otel adres kartı almayı sakın unutmayın.

Evet, devam ediyoruz. Yoldan taksi çevirebilir veya taksilerin beklediği kuyruktan, taksilerden birine binebilirsiniz. Yeşil ışık, taksinin boş olduğunu gösterir. Ancak: taksiye bindiğinizde, mutlaka sürücünün taksimetreyi açmasını isteyin, bozuk-arızalı der ise, taksiye binmeyin.

Evet; şehirde, toplu ulaşımda yeterli ve güzel.

Otobüsler, birçok farklı güzergahlarda çalışıyorlar. Metro istasyonlarından; otobüs ve metro istasyonlarında çoklu kart veya bileti alabilirsiniz. Bir binişlik bilet, 1 Euro. Toplu taşım araçları ile seyahat etmek; gerek çok yer görmek ve gerekse ucuz olması açısından, tercih edilmeli.

Metro; modern, temiz ve kusursuzdur. Beş hattı var. Anonslar, üç farklı dilde yapılıyor. Diğer toplu taşım araçları için alacağınız çoklu kartlar, metroda da geçiyor. Kartları makinalardan alabiliyorsunuz.

Yalnız: dikkat edin, metro hatları biraz karışık gibi. Harita edinmenizde yarar var.

Yoksa: bineceğiniz metro hattını karıştırabilir, ineceğiniz metro istasyonunu kaçırabilirsiniz. Metro hatlarına ait harita sizi yönlendirir, edinin. Son bir uyarı: akşam saatlerinde, sakin yerlerde metro istasyonlarında dikkatli olmanızda yarar var, çünkü çok miktarda hırsızlık-gasp olayı olduğu söyleniyor.

SARDANA DANSI:

Cumartesi akşamları ve pazar sabahları: Katedralin önünde, Pazar akşamları da; Placa Sant Jaume Meydanında, geleneksel olarak yapılan bir dans göreceksiniz.

Bu; adeta kutsal bir olay gibidir. Bir gurup erkek, kadın ve çocuk; el ele tutuşup çember oluştururlar. Görünüşte basit olan, ama aslında disiplin isteyen bu dansı yaparlar.

Telli, nefesli çalgılar ve davuldan oluşan müzik gurubu; ritmik ezgiler çalar ve dansa katılanların sayısı hızla artar. Böylece; yeni çemberler oluşuyor ve bütün alan, dans edenlerle doluyor.

Manisa Akhisar

Manisa Akhisar

Antik Akhisar, günümüzde, hemen hemen tümüyle, binalar ve modern kent sokakları ile örtülmüş. Ancak, eski dönemlere ait kalıntılar, hala görülebiliyor. Birçok sokak köşelerinde: antik taş görmek mümkün.

Manisa Akhisar

ULAŞIM

İzmir-İstanbul karayolu üzerindedir. İl merkezi, Manisa’ya uzaklık: 52 km. dir. İzmir-Akhisar arasındaki uzaklık ise: 86 km. dir. Akhisar-İstanbul arasındaki uzaklık: 470 km. Akhisar-Bandırma arasındaki uzaklık; 190 km.

Akhisar’da, demiryolu ulaşımı da bulunmaktadır. Şöyle ki, Bandırma-İzmir demiryolu, ilçeden geçer.

Manisa Akhisar

TARİH

MÖ.14.yüzyılda, Amazon kadın savaşçılarının bir kolunun, Lidya bölgesine kadar geldiği ve kraliçeleri Myrine tarafından, Akhisar-Dikili arasında bazı yerleşim yerleri kurulduğu ve bunlardan bir tanesinin de, kendi adını verdiği ve Akhisar olduğu söylenmektedir.

Yani, Akhisar’ın ilk kuruluşu, Amazon savaşçıları tarafından, ve MÖ.14 yüzyıla kadar gitmektedir. Bu kurulan yerleşim yeri:; MÖ.24 yılında, yani aradan 1300 yıl geçtikten sonra, bir deprem sonucu yıkılmış. Yıkıldığı anda, kasabanın ismi: Tyatirin. Kasabanın daha  sonraki dönemlerdeki isimleri: Polonya, Ohipko, Semiramis.

Evet, Lidyalılar zamanında: Senatosu ve kalabalık nüfusu ve zenginliğiyle, burası, önemli bir şehir olarak öne çıkar.

Muhtemelen Lidya döneminde kurulmuş olan Thyatira, Anitoküs’ün yenilgiye uğramasından sonra: Selevküslerin eline geçmiş ve daha sonra Bergama krallığının bir parçası olmuştur. Roma egemenliği sırasında, Hıristiyanlık buraya yayılmış ve Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait, Ege bölgesinde bulunan, 7 kiliseden biri burada yapılmıştır.

Bizans döneminde: İmparator Konstantin tarafından, Gölmarmara’ya sürülen Tyeder: Akhisar’in günümüzdeki istasyonu ile hastane arasındaki bölüme bir kale yaptırır. Bunun üzerine, şehrin ismi: Aspro-kastro olur. Yani: Aspro (ak) ve kastro (hisar) anlamına gelmektedir.

1307 yılında, şehir Türklerin egemenliğine girince, şehrin ismi: Akhisar olarak değiştirilir.

1919-1922 yılları arasında: Yunan işgali görülür. 6 Eylül 1922 tarihinde ise, düşman işgalinden kurtarılır. Şehri terk eden Rum ve Ermenilerin yerine, Rumeli Türkleri ve Yugoslavya’dan gelen Türk göçmenler yerleştirilir.

Manisa Akhisar

GENEL

Akhisar ilçesinin üzerinde bulunduğu, antik Thyaterira kenti: geçmişte, erken bronz dönemlerine kadar inen bir maziye sahiptir. Antik çağda, burası önemli bir dokumacılık merkezi olarak öne çıkıyor. Ayrıca: yöredeki başlıca merkezlere ulaşımı sağlayan yollar, burada kesişmektedir.

Bu nedenle: askeri ve ticari açıdan büyük önemi bulunmaktadır.

Türkiye’nin büyüklük açısından, ilk 10 ilçesi içindedir. Ancak, İlçe olmasına rağmen, 81 ilin, en az 50 tanesinden daha büyüktür. Bağlı köy merkezi bakımından, Balıkesir il merkezinden sonra, en fazla köye sahip yerleşim yeridir.

İlçe, kendi adını taşıyan bir ovanın ortasında kurulmuştur. İlçe sınırlarında, en yüksek yer, 1224 metre rakımlı, Sıdan dağıdır. İlçe merkezinin denizden yüksekliği ise, 94 metredir.

Akhisar ovasının en önemli akarsuyu: antik dönemde “Hyllos” ya da “Phryrgos” çayı denilen Kum çayıdır. Gediz nehriyle birleşir.

İlçede, tek kültürel etkinlik “Çağlak Festivali” adı altında, her yıl Mayıs ayında yapılmaktadır. Akhisar denilince, burada yapılan Faytonlarda öne çıkıyor.

Akhisar ekonomisinin temeli: tütündür. Tütün, Akhisar ile özdeşmiştir. Fakat son yıllarda, zeytin de öne çıkmaya başlamıştır. Özellikle, son 15 yılda, zeytin alanlarında büyük artış olmuştur. Zeytin çeşitlerinden, sofralık zeytin yetiştirilmektedir.

Yeşil zeytin üretiminde Türkiye’nin toplam üretiminin % 70 ve siyah zeytin olarak ise, Türkiye üretiminin % 20 lik kısmı burada üretilmektedir. Tüm bunların yanında: İlçede, Manisa Celal Bayar Üniversitesine bağlı olarak, Zeytincilik Meslek Yüksek Okulu var. Bu okul, zeytincilik sektöründe kalifiye eleman ihtiyacını karşılamaktadır.

İlçenin turistik özellikleri değerlendirildiğinde: halen Akhisar Devlet Hastanesinin bulunduğu höyükte: MÖ.3000 yıllarından kalma mezar ve çanak-çömlek bulunmuştur. Antik kent olan Thyateira: bugünkü modern kentin altında kalmıştır.

Manisa Akhisar

KONAKLAMA

Öğretmenevi, 27 yatak kapasitelidir.

NE YENİR

Akhisar’ın köftesi meşhur. Evet, merkezde, mutlaka bu köftelerden tadın. Köfte yanında, muhteşem paça çorbasından da tadabilirsiniz. İstanbul’dan güneye giden yolcuların tümü, genelde köfte yemek için buraya uğrarlar.

NE SATIN ALINIR

Buradan: minyatür at arabası satın alabilirsiniz. Bu şirin objeler, gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik. Bunun dışında; Çarşamba, Cuma ve Pazar günleri kurulan Pazar yerlerini de ziyaret edebilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Manisa Akhisar Tepe Mezarı

TEPE MEZARI

Bu tepe üzerinde yapılan araştırmalar sonucu bulunan kalıntılardan: buradaki ilk yerleşimin, MÖ.9000 yılına kadar uzandığını ortaya koymaktadır. Burada, bir zamanlar: Thyateira antik kentinin tapınağı bulunuyormuş.

Manisa Akhisar Tepe Mezarı

1969-1971 yılları arasında, burada kazılar yapılmış. Bu kazılarda: kuzey yönünde, bir  dikdörtgen Roma binasının duvarları ortaya çıkarılmış. Yaklaşık 40 metre boyutları ile güney yönüne 10 metre ilerliyor. Ayrıca: yine Roma dönemine ait sütunlu bir cadde ve çeşitli mimari parçalar ile sikkeler bulunmuş.

Manisa Akhisar Tepe Mezarı

Evet, bu küçük tepe, Dünya Savaşından bu yana, İlçenin devlet hastanesine ev sahipliği yapıyor. Hastanenin bahçesinde, günümüzde bir lahit ve Helenistik tablet görülebiliyor.

ULU CAMİİ

Eski bir kiliseden çevrilmiştir. Yapım tarihi bilinmemektedir. Güney tarafı: antik yapının duvarlarından ve kemerli kısımlarından oluşmaktadır. Doğu ve Batı duvarları: Türk stiline uygun olarak: kısmen onarım ve ilaveler görmüştür. Cami haziresinde, Osmanlı-Türk mezar taşları işçiliğinin güzel örnekleri görülüyor.

PAŞA CAMİİ VE HAMAMI

İlçe merkezinde, 1469 yılında, Sarı Ahmet Paşa adına yaptırılmıştır. Caminin, diğer camilerden farklı olarak, bir sağ ve diğeri sol tarafta, iki namazgahı vardır. Doğu ve batı cephelerindeki pencerelerin yarı saydam renkli camları, Türkiye’nin ilk cam fabrikasının üretimidir.

ÇAĞLAK DERESİ

İl merkezine 56 km. uzaklıkta olup, Akhisar ilçesinin kuzeydoğusunda, Kargı köyü yakınlarındadır. Çağlak deresinin geçtiği çam ve zeytin ağaçlarıyla kaplı bir mesire yeridir. Her yıl, Mayıs ayının ilk ya da ikinci haftasında, burada Çağlak Festivali yapılıyor.

SÜLEYMAN ÇAMLIĞI

Akhisar-Kırkağaç kara yolunun, 12.km.de, Süleyman Kasabası yakınlarındadır. Zengin orman örtüsüne sahip, içme suyu ve tuvaletleri bulunan, güzel bir piknik alanıdır.

ATALİA (SELÇİKLİ)

Akhisar’ın kuzey batısında, Selçikli köyü yakınlarındadır. Şehrin: MÖ.261 yılında kurulmuştur. Adı: Helenistik orijinini göstermektedir. Pergamon krallarından Eummenes I. Tarafından kurulmuştur.

HERMOKAPELİA (BÜKNÜŞ)

Akhisar’ın batısında, bugünkü Büknüş’ün bulunduğu yerde kurulmuştur. Roma döneminde, idari yargı yönünden Pergamon’a bağlıdır. Ama, nispeten büyük bir kent konumundadır. Burada: İmparator Sempimus Severus, Germenicus Constantius ve oğullarına adanmış heykeller bulunmuştur.

HİEREKOMEİ (BEYOBA)

Beyoba kasabasının hemen güneyinde kurulmuştur. Artemis-Persika Tapınağıyla ünlüdür. İlk adı: Hierakome (kutsal köy) iken, Roma imparatorlarından Augustus yönetimi sırasında, Hierokaisereia (Kaisarın kutsal kenti) adını almıştır. Kent: MÖ.1.yüzyılda, kendi parasını basacak kadar önem kazanır.

MECİDİYE KASABASI

İdeal bir piknik yeridir. Buradaki tepede, büyük olasılıkla Helenistik dönemden kalma, bir kale kalıntısı bulunuyor.

ŞAHANKAYA

Akhisar-Gördes arasında kalan bir bölgede bulunuyor. 1000 metre yükseklikteki görkemli kaya parçası, tüm bölgeye egemen bir ilk çağ kalesini barındırıyor. Ama, buraya çıkış son derece güç. Bu kaya, özellikle dağcılar açısından önemli bir spor alanı. Buraya: ünlü gezgin Evliya Çelebi, çıkmış.

Manisa tanıtımı.

 

Manisa Selendi

Manisa Selendi

Selendi: Ankara-İzmir karayoluna 16 km. uzaklıktadır. Selendi-Simav arası uzaklık: 56 km. Selendi-Demirci arası uzaklık: 60 km. Selendi-Uşak arası uzaklık: 77 km. Selendi-Salihli arası uzaklık: 86 km. Selendi-Kula arası uzaklık: 38 km. dir. Selendi ilçesinin il merkezi olan Manisa’ya uzaklığı ise: 158 km. dir.

Manisa Selendi

GENEL

Manisa Selendi; Selendi, Gediz ırmağına dökülen Selendi çayı kenarında kurulmuştur. İlçenin adı: Karaselendi köyü yakınlarındaki kalıntıların antik dönemdeki ismi olan “Slendos” dan esinlenerek, Selendi olarak geçmektedir. Zaten: 1282 yılına kadar, buranın ismi, “Slondos” olarak bilinmektedir.

Selendi bitki örtüsü bakımından, büyük zenginlikleri olan bir yöredir. Ancak, eski dönemlerde burada rastlanan sık ormanlık alanlar, zamanla hayvancılık ve tarla açma bahanesiyle, yok edilmiştir. Özellikle, yörede keçi üretiminin yaygın olması mevcut bitki örtüsünün ve ormanların yok olmasında çok etkilidir.

Ancak, bazı köylerde, ormanı yok edici olarak bilinen keçi üretimi yasaklanmıştır. Bunun sonucunda, kırsal kesimde, kümes ve besi hayvancılığı yapılmasına başlanmıştır. Ayrıca, İlçede üretilen, Amerikan tipi küçük yapraklı tütünler çok değerlidir. İlçe merkezindeki pazarda, bolca tütün satılır. Kiloyla, gramla tütün satın alabilirsiniz. Hatta, satıcılardan biri, hemen tütün sarıp size uzatır ve beğenip beğenmediğinizi sorar.

İlçe merkezi: 400 metre yüksekliktedir. Ancak, bu merkezi çukurluğun hemen çevresinde, azami yüksekliği 1500 metrelere varan sıra dağlar bulunmaktadır. İlçe sınırları içinde doğan ve ilerleyen Selendi çayı, Gediz nehrine en çok su taşıyan akarsu durumundadır. Özellikle, kış aylarında Selendi çayı taşarak, çevresindeki konutlara zarar vermektedir.

Bölgenin iklimine gelince, burada ılıman Akdeniz iklimi hakimdir. Uzun süreli soğuk hava etkili olmaz. İlçe merkezine, yılda yalnızca bir-iki kez kar düşer. Yazları ise, sıcak ve kurak bir iklim hakim olur. En sıcak aylar: Temmuz ve Ağustos.

Selendi’nin tüm özelliklerinden söz etmek gerektiğinde, unutulmaması gereken bir şey daha var. İlk Türk butik şarabı burada üretiliyor. Bu üretilen şarabın en büyük özelliği: kükürt dioksit oranının en düşük seviyede olması. Bu özelliği, içildiğinde ertesi günü baş ağrısı yaratmaması.

Önce bir hobi olarak düşünülen, ancak daha sonra harika şaraplar üretilen bir ortam var. O kadar özenle çalışıyorlarmış ki, üzümleri daha taze iken sıkabilmek için, Türkiye’de pek yaygın olmayan şato tipi ekim yapmışlar. Yani, ev, bağın kenarında değil, tam ortasında. Az üzüm, yüksek kalite yakalamaya çalışıyorlarmış. Değişik ve güzel bir tat. Meraklısının ilgisini çekiyor. Tekel bayilerinde bulunmayan bu şarap, bazen büyük marketlerde satışa sunuluyormuş. İçecek denilince, Kula Maden Suları da, Selendi ilçesi sınırları içinde üretiliyormuş. Ayrıca: dr’s Selendi adında, içimi çok hoş bir maden suyu daha var.

EL SANATLARI VE DOKUMACILIK

Manisa Selendi: Yörede, el sanatları ve dokumacılığın tarihi önemi vardır. Bölgede: 450-500 yıllık dokuma eserlerin muhafaza edildiği ve korunduğu görülmektedir. Bölgede, fabrika kurulmadığı için: günümüzde, az da olsa el dokumaları, hali, kilim, çul, torba, kuşak, heybe dokumacılığı sürdürülmektedir. İlçede halk genellikle: Kızılkeçili, Karakeçili, Gacar aşiretlerinin bulunduğu Yörük geleneklerinin yaşatıldığı yerlerde, halı ve kilim dokumacılığı sürdürülmektedir. Yörükler, kendi yaşantılarını ve geleneklerini, halı ve kilim desenleri üzerine yansıtırlar.

 

TARİHİ

Bölgede, bilinen ilk yerleşimin, MÖ.7.yüzyılda, Lidyalılar tarafından yürütüldüğü bilinmektedir. Slendos olarak isimlendirilen Lidya şehri, Lidya devletinin başkenti Sard şehrine bağlıydı. Ancak, Lidya Devletinin, MÖ.7.yüzyıl sonlarında, Persler tarafından istilaya uğramasından, bu şehirde etkilenir ve Sart şehri gibi, Slendos şehri de, talan edilir. Bu tarihten sonra, bölgede ve Slendos şehrinde, Pers egemenliği görülür.

Takip eden süreçte: Makedonya Kralı Büyük İskender, Pers kralı 2.Darius’u yenince, MÖ.332 yılında, Slendos şehri ve çevresi, Büyük İskender’in hakimiyeti altına girer. Daha sonra ise, Bizanslılar bölgede egemen olurlar. MS.1282 yılına kadar, Bizanslıların hükümranlığı devam eder. Aynı yıl, yani 1282 yılında, Germiyan oğlu Ali Şir bey, Selendi ve çevresini Bizanslılardan alır. Yıldırım Beyazıt döneminde ise, bölge, Osmanlıların egemenliğine girer.

1918 yılında, tüm çevrede olduğu gibi, burada da düşman istilası görülür. 4 yıllık mücadele sonucu, 3 Eylül 1922 tarihinde, düşman işgali sona erdirilir. 1954 yılında, İlçe haline getirilir. Manisa ilinin en küçük ilçelerindendir.

Bu arada, güncel bir olaydan söz etmeden de olmaz. 2010 yılı içinde, ilçe merkezinde, romanlar ile yerli halk arasında çatışmalar çıkmış ve bunun üzerine, romanlar ilçe sınırlarını terk etmek zorunda kalmışlardır.

Yani: Selendililer, yerleşim yerlerinde, başka milletten insanları linç edebiliyorlar, onları topraklarından sürebiliyorlar. Kendilerine bunun sebebi sorulduğunda ise: “romanların: tefecilik, çetecilik, mafyacılık yaptığını, o yüzden kovduklarını” söylüyorlar.

 

CİRİT

Bu küçük ilçenin, ilginçtir, cirit takımı var ve bu takım Türkiye Şampiyonu. Özellikle, Erzurum ekibinin en büyük rakibidir. İlçede, 3 Eylül kurtuluş günü şenlikleri bünyesinde “kültür ve cirit festivali” düzenleniyor. Bu festivalde, cirit oyunları da büyük ilgi çekiyor.

 

NE YENİR

Tarhana, höşmerim, keşkek ve yufkası meşhurdur.

 

GEZİLECEK YERLERİ

KARASELENDİ KÖYÜ

İlçe merkezine 4 km. uzaklıktadır. Merkez ilçedeki mahallelere çok yakındır.

Bu köyün yerleşim alanının geçmişi, Bizans dönemine dayanmaktadır. Köy merkezinde ve çevresinde, bol miktarda Bizans ve özellikle Lidya dönemine ait madeni paralar ve şamdanlıklar bulunmuştur.

Bizans döneminden öncede, köy merkezinde yerleşim kalıntıları bulunmuştur. Şöyle ki, burası Lidya döneminden itibaren yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. “Selendos” adı ile anılmaktadır. Resmi kazılar yapılmamış olup, kazı yapıldığında, hala, Lidyalılar dönemine ait tarihi kalıntılar ortaya çıkmaktadır.

Lidyalılar, MÖ.7’nci yüzyılda, burada ilk yerleşimi kurmuşlardır. Ancak bu kurulan şehir, yani Slendos şehri: Lidyalıların başkenti “Sard”a bağlı olarak varlığını sürdürmüştür. Tarihi süreç içinde: Lidya devletinin, MÖ.7’nci yüzyılda, Pers kralı Kross’un baskınına uğraması sonucu, Sart şehriyle birlikte, Slendos şehri de, büyük yıkıma uğramıştır.

Evet, çoğu tarihi bölgemizde olduğu gibi, burası da, define avcıları ve kaçakçılar tarafından talan edilmiştir. Günümüzde: burada geçmiş dönemdeki Bizans uygarlığına ait yalnızca birkaç kalıntı görülmektedir. Bunlar: bir taş anıt, dikili taş ve birkaç mağara.

Bunun dışında, bölgede rastlantılar sonucu bulunan eserler: çevre Müzelerine gönderilmiştir.

KINIK KÖYÜ PİKNİK ALANI

Burası, Selendi ilçesinin güneyinde ve ilçe merkezine 7 km. uzaklıktadır. Kurtuluş savaşında, bu mevkide, şiddetli çatışmalar yapılır. Burası, ilçenin, tek dinlenme ve eğlence alanıdır. Bol ağaçlı, temiz ve sakin bir havası bulunmaktadır.

Simav tanıtımı.

Demirci tanıtımı.

Salihli tanıtımı.

Manisa tanıtımı.